10 Haziran 2010 Perşembe

Dünya Kupası hakkında bilmedikleriniz


Dünya Kupası hakkında bilmedikleriniz

Roger Milla'nın Kamerun formasıyla Kolombiya'ya attığı gol O'nu 38 yaşında Dünya Kupası finallerinde gol atan en yaşlı futbolcu yaptı. Dört yıl sonra kendi rekorunu kırdı.

Gerçekten zayıf bir Dünya Kupası oldu. Hollandalı futbolseverlerin aralarında konuşulan konu zayıf geçen turnuvaların hep Almanlar tarafından kazanıldığıydı. Turnuva, bu düşünceyi haklı çıkarır nitelikte oldu.

Yakında Almanya olarak yeniden birleşecek olan Batı Almanya grup maçlarında önce Yugoslavya'yı 4-1, Birleşik Arap Emirlikleri'ni de 5-1 ile ezdiler. Oyuncu markajı görevinden kurtulan Lothar Mattheus, artık takımının hücum gücünü yönetiyordu. Bu ilk iki maçta 3 gol atarak finallerdeki yerini hazırlamaya başladı.

Son şampiyon Arjantin, bileğinden sakat olan Maradona ve bazı arkadaşlarının eksikliğiyle 1986 takımının standartlarının çok altındaydı.

Muazzam açılış karşılaşmasında Kamerun son şampiyon Arjantin'i François Omam-Biyik'ın attığı tek golle geçerek dünya sahnesine adımlarını attılar. Arjantin ancak Kamerun ve Romanya'nın ardından üçüncü olarak gruplardan çıkmayı başardı.

Turnuva'nın bir diğer sürprizi de Brezilya'nın arkasında İskoçya ve İsveç galibiyetleri ile ikinci sırada yer alan Kosta Rika oldu.

Diğer favori takımlardan İtalya oldukça güçlü görünüyordu. Ancak yapılan değişiklere uyum sağlamak biraz problem olmuştu. Avusturya ve Çekler karşında alınan galibiyetlerle Salvatore ‘Toto' Schillaci sahneye adımını atmış oldu. Çekler karşısında atılan diğer gol ise İtalyan futbolunun yeni prensi Roberto Baggio'nun eseriydi.

Avrupa Şampiyonu Hollanda da ikinci tur şansını İngiltere ve İrlanda Cumhuriyeti'nin arkasında 3. sırada yer alarak yakaladı. Bir üst turda Almanlar Euro'88 yarı finalinin intikamını 2-1lik galibiyetle Hollanda'dan aldılar. Bu maç Frank Rijkaard ve Rudi Vüller arasındaki tükürük olayı ile hatırlanır.

Brezilya'da ikinci turda takılan isimlerdendi. Arjantin karşısında Maradona uyuşukluğundan kurtuluncaya kadar topa sahip olup pozisyona giren takım Brezilya idi. Maradona'nın zikzaklar çizerek yaptığı koşuyu defansın arkasına Caniggia'ya attığı pas izledi. Caniggia üzerine düşeni yapıp Brezilya'yı bitirdi.

Kamerun yakaladığı seriyi Kolombiya'yı 2-1 yenerek devam ettirdi. Kaleci Rene Higuita'nın Roger Milla'ya çalım atma teşebbüsü tecrübeli oyuncunun ikinci golünü hazırladı.

İlk kez Dünya Kupası finallerine katılan ve Romanya'yı penaltı atışlarıyla geçen İrlanda Cumhuriyeti'de benzer bir mutluluk yaşıyordu. Bu maceraları ev sahibi takıma karşı oynadıkları maçta Toto Schillaci'nin golüyle son buldu. Batı Almanya ise Matthaus'un Çekoslovakya karşısındaki penaltı golüyle yoluna devam etti.

İngiltere, Kamerun'un partisini uzatmalara giden ve iki kez geriye düştükleri maçın sonunda dağıttı. Arjantin'in göze hoş gelmeyen galibiyetleri Yugoslavya'yı penaltı atışlarıyla yendikleri maçta da devam etti. Yugoslavya takımında Dragan Stojkovic ve Robert Prosinecki turnuva boyunca göz kamaştırdılar.

Kaçırdığı penaltıya rağmen Maradona ikinci evi gibi olan Napoli şehrinde ev sahibi İtalya ile karşılaşacaktı. Schilacci İtalyanları öne geçirdi fakat Caniggia durumu eşitledi. Sonunda yine korkulan penaltı atışlarına geçildi. Önce Milanlı Roberto Donadoni ardında da Aldo Serena penaltı atışlarını kaçırınca İtalyanlar gözyaşlarıyla turnuvaya veda ettiler

Diğer yarı final maçının sonucunu da penaltı atışları belirledi. Almanlar İngiltere'yi yenmeyi başardı. Turnuva boyunca iyi bir performans sergileyen cesur İngilizler üçüncülük karşılaşmasında İtalya'ya da kaybederek turnuvada dördüncü oldular.

Final karşılaşmasının favorisi birçok insana göre Batı Almanya'ydı. Arjantin birçok tarafsız seyirciyi turnuva boyunca sergiledikleri sert futbol, hakemi aldatmaya yönelik hareketler ve sürekli hakeme itirazları ile kendilerinden soğuttular.

Bu zamana kadar ki en kötü finalde Rudi Völler'e yapılan faul sonucu kazanılan penaltıyı Andreas Brehme 85. dakikada gole çevirdi. Böylece Batı Almanya Meksika '86 nın intikamını almış oldu. Maradona'nın sevinç gözyaşları yerini hüzün gözyaşlarına bıraktı.

Angola ve Nijerya arasında oynanan eleme turu maçında Nijerya'nın 23 yaşındaki futbolcusu Samuel Okwaraji, kalp sorunu yüzünden hayatını kaybetti.
Meksika 20 yaş altı organizasyonlara yaşı büyük oyuncuları çıkartmaktan suçlu bulunduğu için FIFA tarafından turnuvadan çıkarıldı.
Kamerun son sekize kadar yükselebilen ilk Afrika takımı oldu.
İrlanda Cumhuriyeti son sekize kaldığı turnuva boyunca hiç maç kazanmadı. (Penaltılarla kazandığı hariç) Bu süreçte sadece 2 gol atabildiler.
Arjantin final maçında gol atamayan ilk takım oldu.
Batı Almanyalı Franz Beckenbauer, Dünya Kupası'nı hem takım kaptanı (1974) hem de teknik direktör olarak kazanan ilk kişi oldu.

Fransa - Uruguay Kadrosu Belli Oldu..


Lugano ilk 11'de!

Güney Afrika'nın ev sahipliğinde düzenlenecek ve yarın başlayacak Dünya Kupası'nın ikinci maçında Fransa ile karşılaşacak Uruguay'da ilk 11 belli oldu.

Uruguay Teknik Direktörü Oscar Tabarez, maçta sahaya süreceği ilk 11'i belirledi. Kadroda, Fenerbahçe'de forma giyen Diego Lugano da yer alıyor.

Takımda dengeye önem verdiğini belirten Tabarez, ''Rakibimizin gücünü göz ardı etmememiz gerek. Top bizde olduğunda onları baskı altına almalıyız'' dedi.

Uruguay Milli Takımı'nın ilk 11'i şöyle:

Fernando Muslera, Mauricio Victorino, Diego Lugano, Diego Godin, Maximiliano Pereira, Alvaro Pereira, Diego Perez, Egidio Arevalo Rios, Ignacio Gonzalez, Luis Suarez, Diego Forlan.

DÜNYA KUPASI'NI HANGİ TAKIM KAZANACAK?


Dünya Kupası'na artık sayılı günler kaldı. 11 Haziran Cuma günü çalacak ilk düdük ile bir aylık zorlu maraton start alacak. Ve işte herkesin cavabını merak ettiği soru: Dünya Kupası'nı kim kazanacak? Dünya Kupası öyle bir turnuvadır ki, kimin şampiyon olacağını bilmek çok güçtür. Zira bugüne değin hiç bir favori kupayı kaldırma şerefine erişememiştir. Hep daha az favori olan takımlar kazanmıştır, en büyük kupayı. Çünkü Dünya Kupası vb. turnuvaları kazanmak isteyen takımın sahip olması gereken çok önemli iki şey vardır:

1) Savunma
Artık tüm dünyanın kabul etmesi gereken bir gerçek: Böyle turnuvalar savunma yaparak kazanılır! İyi savunma yapan takım demek, defansında dünyaca ünlü oyuncular bulunduran takım demek değildir. Önemli olan takım halinde iyi savunma yapmaktır. Çok iyi hatırlıyorum; Chelsea'nın yıldız golcüsü Dider Drogba, başarının sırrını soran gazetecilere: "Chelsea'nin en iyi defans oyuncusu benim" yanıtını vermişti. İşte formül budur! Dünya Kupası gibi bir turnuvada başarılı olmak istiyorsanız, "toplu savunma, toplu hücum" felsefesini benimsemelisiniz. 2010 Dünya Kupası'ında bu yetenekte çok oyuncu var lakin bu felsefeyi tam anlamıyla idrak edebilen teknik direktör sayısı çok az!

2) Şans
Şans faktörüne çok fazla inanan biri değilim. Ancak bazen öyle zamanlar vardır ki, sizin ya da rakibinizin yaptığı bir anlık hata, herkesin kaderini değiştirebilir. Dünya Kupası'ında özellikle çeyrek finalden sonra oynanan her maç, denge maçıdır. Birbirine denk güçlerin mücadelesidir. Dolayısıyla bu maçlarda yapılan hataların telafisi çok zordur. 80. dakikada rakip kalede girdiğiniz gol pozisyonu değerlendiremiyebilirsiniz ve o topla kontra atağa çıkan rakibiniz golü bulabilir. 1-0 öne geçiyorum derken, 1-0 geriye düşersiniz ve bu dakikadan sonra da o gölü çıkarmanız neredeyse imkansızlaşır. Ama o golü 10. dakikada yemiş olsaydınız, maçı 2-1, 3-1, belki de 4-1 kazanacaktınız. İşte şans faktörü böyle bir şeydir. Dünya Kupası vb. turnuvalarda, en büyük favori olarak gösterilen takımlar, hep bu ve buna benzer sebepleden dolayı elenmişlerdir.

Sonuç olarak; Dünya Kupası'nı en iyi savunma yapan takım kazanacak diyorum ve şu meşhur sözü ekliyorum: "Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa o kazanır. Ama hayat biraz da şanstır..."

Kamil Özer UYAR
kouyar@gmail.com